Meçhul Öğrenci Anıtı

Ece Ayhan’ın Meçhul Öğrenci Anıtı adlı şiiriyle ilk karşılaştığımda büyükçe kısmı benim için işkence olmuş ilkokul yıllarımın yükü tuhaf bir şekilde hafiflemişti -anksiyeteden sürekli terli öğrenci önlüğünün sıkboğazı biraz gevşemiş, açılması yasak pencereler biraz aralanarak birkaç teneffüs temiz havaya izin çıkmıştı; bana asla sevgili olmamış ilkokul öğretmenimi pas geçip yılların öfkesini biraz daha derinden anlamlandırmam mümkün olmuştu. Çok sonralar aynı şiiri şöyle de anlayabilecektim: “Türkçe’de, Nazım çizgisinin dışında da güçlü ve özgün ‘politik şiir’ örnekleri verilmektedir ve Ece Ayhan, yalnızca tüm şiirinin ayrık üslubuyla değil bu yönüyle de başı çekmektedir.”

Benim bu – ikinci – yorumum elbette ki özgün bir yorum değil; işin erbabı bu minvaldeki kritiklerini layığınca yapmış olsa gerek. Lakin Ece Ayhan böyle yorumlar duyduğunda herhalde yorum sahibine selam vermekten geri dururdu – çünkü Ece Ayhan’ın politik şiiri ‘çağıran’ ve ‘çağrıya katılma talep eden’ bir şiir değil; ‘işittiren’ ve ‘işitilmemesi imkânsız’ bir şiir. Bu şiiri bir kez işittikten sonra insan – velev ki uğraşsa – nasıl söküp atabilir ki hissinden… bu bana hiç malum değil. Ece Ayhan hayatında hiç taammüden ‘politik şiir’ yazmış mıdır… bu ise malum olmamaktan çok hayal kırıklığı olurdu. Burada politik olan, insanın olduğu gibi haline içkin olandır. İnsanın kendisinden başka hiç kimseye bırakamayacağı, devredemeyeceği politik varoluşunun poetikasını yaratanlar arasındadır Ece Ayhan.

Yine de bu içten sökülmesi imkânsız his yıllar içinde biraz pastelleşti. İyi ki de öyle oldu. İnsan bu kadar kaynar bir hisle ömrünü geçiremez, arada nefes almaya ihtiyaç duyar.

Ta ki Hrant Dink katledilinceye kadar…

İki yıldır bu şiir yine kafamda capcanlı. Ama iki yıldır biraz halleşmiş olduğumu zannettiğim ilkokuldan kalma sıkboğaz anksiyetem de capcanlı. Bu kez bu şiir sıkboğazımı gevşetmiyor. Çünkü bu kez sıra arkadaşım yanıbaşımda öldürüldü. Pencereler kapalı, teneffüs zilinin bir daha ne zaman çalacağı belli değil… bir daha çalıp çalmayacağı belli değil.

Hrant Dink devlet dersinde öldürülmüştür. Olduğu kimse olduğu için öldürülmüştür. Onun kendisinden saydıkları, onu kendisinden saymadığı için öldürmüştür. İyi çalıştığı dersine parmak kaldıran çocuk, sadece makbul çoğunluktan olmadığı için sadece makbul çoğunluktan olmayanlara reva görülen zorlara koşulmuştur. Hepsi için söz isteyen çocuk, kendi sözünü de söyleyemeden yerine oturtulmuştur. Herkesin önünde parmakla işaretlenmiştir. Ve parmak işaretleriyle hareket etmeye alışık olanlar, üzerine çullanıp – zayıfın yanında yer almayıp – yere indirmiştir. Hala parmağını kalabalığın üzerinde namlu gibi gezdiren devlet öğretmeni, kafasını öte yana çevirmiştir.

Ne yapmalı?

Parmağı havada bütün devlet öğretmenleri unutuluşa terk edilmelidir; ders ettikleri tahtalar sökülüp yerlerine sonsuz hafıza pencereleri açılmalıdır. Parmakla işaretlenen çocuklar her ekim zamanı birbirleriyle buluşmak için burçak tarlalarına koşmalıdır. Hrant Dink cinayeti dünyanın en olmaz işlerindendir. Bu ölüm bastırılamaz; Ece Ayhan’ın boynuna mekik oyalı mor bir yazma bağlayan eski eskici babası da asker kaputu giyip gizli bir geyik yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası da bu ölümü bastıramaz. Bunun ne kadar olmaz bir iş olduğunu hem anlamak hem anlatmak boynumuzun borcudur: Buraya, bu kara mermerin yanına, Meçhul Öğrenci Anıtı‘nı devlet dersinde öldürülmüş bütün çocuklar için yükseltmelidir.

Ekrem Düzen

Ece Ayhan’ın Meçhul Öğrenci Anıtı

Buraya bakın, burada, bu kara mermerin altında
Bir teneffüs daha yaşasaydı,
Tabiattan tahtaya kalkacak bir çocuk gömülüdür
Devlet dersinde öldürülmüştür.
Devletin ve tabiatın ortak ve yanlış sorusu şuydu:
– Maveraünnehir nereye dökülür?
En arka sırada bir parmağın tek ve doğru karşılığı:
– Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine!dir.
Bu ölümü de bastırmak için boynuna mekik oyalı mor
Bir yazma bağlayan eski eskici babası yazmıştır:
Yani ki onu oyuncakları olduğuna inandırmıştım
O günden böyle asker kaputu giyip gizli bir geyik
Yavrusunu emziren gece çamaşırcısı anası yazmıştır:
Ah ki oğlumun emeğini eline verdiler
Arkadaşları zakkumlarla örmüşlerdir şu şiiri:
Aldırma 128! İntiharın parasız yatılı küçük zabit okullarında
Her çocuğun kalbinde kendinden büyük bir çocuk vardır
Bütün sınıf sana çocuk bayramlarında zarfsız kuşlar gönderecek

Yorumlayınız: